Birtakım İnsanların Öykücüsü: Sait Faik
Kimdir?
Sait Faik Abasıyanık nam-ı diğer Adalı, 1906 yılının kasım ayında Adapazarı'nda gelmiştir dünyaya. İstanbul'da başlayan eğitim hayatı, öğretmeninin sandalyesine iğne koyduğu gerekçesiyle sürgün edilmesinin ardından Bursa Erkek Lisesi'nde devam etmiştir. Kaleme aldığı ilk öykü olarak bilinen "İpekli Mendil"i bu okuldayken edebiyat dersi ödevi için yazmıştır. 1929 yılında Milliyet Gazetesi'nde yayınlanan "Uçurtmalar" adlı eseriyle adını duyurmuştur okurlara. İstanbul Darülfünunu'nda okurken iktisat öğrenmek için İsviçre'ye gitmiş, ardından 1930 yılında Fransa'ya giderek eğitimini sürdürmüştür. 1934 yılında İstanbul'a dönen Abasıyanık'ın öyküleri önce, "Varlık", "Serveti fünun", "Yenilik", "Yaprak", "Uyanış", "Ses" gibi dergilerde yayınlanmıştır. 1936 yılında, ilk kitabı "Semaver" Remzi Kitabevi'nden çıkmıştır. Sarnıç(1939), Şahmerdan(1940) gibi kitapları da ileriki yıllarda basılan yazar, “askerlikten soğutma” suçu nedeniyle yargılanıyordu. 1944 yılında "Medar-ı Maişet Motoru" da ihbar üzerine toplatılmıştır. 1953 yılında Mark Twain Derneği, Sait Faik’i şeref üyeliğine seçmiştir. Yaşamı Şişli ve Burgazada’da geçen yazar, 11 Mayıs 1954 yılında siroz nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Vasiyet ettiği üzere kitaplarının telif geliri Darüşşafaka Cemiyeti’ne verilmektedir.
Tarihlere boğulmuş bu sıkıcı anlatımı kenara bırakarak merhum Adalı’yı seneidevriyesinde kendi aşık gözlerimden anlatmak istiyorum biraz. Abasıyanık’ı ilk defa okuduğumda öteki olmayı henüz kabullenememiş mutsuz bir çocuktum. Onun öykülerinde Yahudiler, Müslümanlar, eşcinseller, fahişeler, sokak satıcıları, Rumlar, Ermeniler gibi birtakım insanların aynı anda hoşgörüyle yaşadığını görmekse benim için şifaydı. “Bana benzer” insanların peşine düşmüştüm ve Sait’e rastladığımda ona aşık olmuştum. Ondaki anlayış ve insan sevgisini hayranlıkla okumuştum. “Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey.” Sözü çoğumuzun hafızasında yer eden bu adamın yüreği anlamıştım ki insanları sevebilecek kadar büyük. Yalnızlığımı da insanları da aynı anda sevebileceğimi göstermişti Abasıyanık. Dünyalık işler içerisinde kaybolmayıp “denize bir dakika durup bakmayı”, “hişt”leyen ne varsa biraz daha dikkatli dinlemeyi bana hatırlatan yine o idi.
Toplumda yanlış gittiğini düşündüğü şeyleri, tüm çirkinlikleri, bu yanlışlık ve çirkinliğe karşı çıkan insanlarla birlikte anlatır Sait Faik. Bu şekilde incelediğimizde ‘Lüzumsuz Adam’ ve ‘Son Kuşlar’ adlı kitaplarındaki hayal kırıklığını fark etmemek mümkün değil. İlerleyen zamanda karamsarlığının daha da arttığını söyleyebiliriz, ‘Alemdağ’da Var Bir Yılan’da gerçeküstücülüğe yönelmesi ve yalnızlığın verdiği acıyı bu şekilde aktarması durumu biraz daha gözler önüne sermektedir.
Gelin bir de tanıdıklarının onun hakkında söyledikleri şeylere bakalım.
Nasıl Bilirdiniz?
Mina Urgan: “Sait Faik, kılık kıyafetiyle ve davranışlarıyla yazar çizer takımının aydınlarına hiç mi hiç benzemezdi. Koltuğunun altında kitap taşımaz, okuduklarını anlatmaz, düşüncelerini iddialı iddialı savunmaya kalkmaz, kişiliğini ikide birde ileri sürmez, kendinden hiç söz etmezdi.(...)ömrünü sürekli avarelik içinde Burgaz’da ya da Beyoğlu’nda dolanmakla geçirirdi. Çoğu zaman sinemaların önündeki fotoğraflara boş gözlerle bakarken rastlardım ona. Yazmaya, hattâ bu kadar çok yazmaya nasıl vakit bulduğuna aklım ermezdi. Odasına kapanıp masasına oturarak yazı yazmadığını kesinlikle biliyordum. Balıkçı kahvelerinde, sandallarda, Adalar vapurlarında , meyhanelerde, gözlerden uzak köşelerde cebinden çıkardığı buruşuk kağıt parçalarına bir şeyler karalardı dizinin üstünde” (Bir Dinozorun Anıları, YKY, 1998)
Leyla Erbil: “Ben onunla tanıştığımda hayranlığım doruktaydı. Utana sıkıla kendi şiir ve hikayelerimi okudum. Şiirlerimi eleştirdi, hikayelerimi övdü. Alıngan, sinirli, utangaç, dürüst ve alabildiğine alçakgönüllü bir adam... Yüreklendirdi beni.”
Abidin Dino: “Sait Faik Abasıyanık’ı tanımakla yeni bir ada keşfetmiş kadar sevinebilirsiniz, Adalı’nın adası dünyadan büyüktür, içinde her şey vardır. Gorki’nin Rus edebiyatına yaptığı hizmeti, Adalı, Türk edebiyatına yapacak. Fakir fukaralar anafordan futbol maçına girer gibi Sait Faik’le beraber kitaplarımıza girdiler... Sait Faik için hikâyeci demek onu hapsetmek demektir. Sait Faik romancıdır, piyes muharriridir, her şeydir. Sırasıyla usta bir hokkabaz gibi piyesi ve romanı en ummadığınız yerinden çıkaracaktır. Sait Faik Adalı’ya abayı yaktık vesselam” (Ses Dergisi, 1939)
Yaşar Nabi Nayır: “...ürkek, çekingen görünüşü altında hangi duyguların kaynaştığı, hangi sert tepkilerin gizlendiği her zaman belli olmayan Sait Faik...”
Bedri Rahmi Eyüboğlu: “Okumuyorum filan diyordu ama birkaç gazeteyi, edebiyat dergilerimizi okuyor ve her nedense okumamış gibi davranıyordu.” (Varlık, Haziran 1954)
Haldun Taner: “ Sait Faik’i Sait Faik yapan, bütün o yüksündüğü özellikleriydi. Aylaklığıydı. Okul kaçkını başıboşluğuydu. Hiçbir ciddi işi ucundan tutamayan gelgeçliğiydi. Sonunda kendini olduğu gibi kabul etti. Dünyadaki, toplumdaki hikayeci yerini bilinçle aldı. Burgaz çalılıklarından çekti bir kızılcık dalı kopardı, kalem gibi yonttu, ucunu yaşama batırdı ve yazmaya koyuldu.” (Ölürse Ten Ölür Canlar Ölesi Değil, Cem Yayınları, 1983)
Stelyanos Hrisopulos Gemisini Batırdılar, Biraz Piyano Biraz Kanun
2014’te Adalı’nın vefatının 60. Yılında Fazıl Say, ‘Sait Faik’ isimli bir eser besteledi. Eseri için “Tamamı makamsal olacağı için benim için bir ilktir ve özeldir; bir klasik müzik bestecisinin Türk sanat musikisine bu kadar yakınlaşmak istemesi sanırım tarihte de ilk olacaktır. Piyano ile kanunun, viyolonsel ile kemençenin diyalog ve bütünleşme halinde olacağı bir ilk yaratmak istiyorum.” İfadelerini kullanan Say, Özen Yula ile birlikte ‘Stelyanos Hrisopulos Gemisi’ adlı öyküyü sahneye taşıdı. Anlatıcılar Demet Evgar, Songül Öden ve Esra Bezen Bilgin’e vokalist soprano Zeynep Halvaşi ve Serenad Bağcan eşlik etmekte. Öykünün yer yer hüzünlü, gerilimli ve dramatik havasını sahneye taşımakta çok başarılı buldum ekibi. İlk sahnesi 2014’te Burgazada’da gerçekleştirilen eserin kaydı 2019 yılında Fazıl Say tarafından Youtube’ta yayınlandı.
Eğer halâ izlemediyseniz bize benzeyen birtakım insanların yazarı Sait Faik’in ölüm yıldönümü olan bugün sözünü ettiğim eseri izlemeniz tavsiyemdir: https://youtu.be/_ki-hK1WOjY